Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TİMUR'UN MEMLUK SULTANI BERKUK'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP

Resim
TİMUR'UN MEMLUK SULTANI BERKUK'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP    (alıntıdır)     Timur dindarlığının ötesinde İslam dinini siyasi amaçları için zekice kullanır ve böylece yapmış olduğu faaliyetler için bir meşruiyet sağlardı. Bunun en güzel örneği yollamış olduğu elçileri öldürten Mısır Sultanı ez-Zahir Berkuk'a 1393-1394 senesinde gönderdiği mektuptur. Bu mektupta Timur kendisini Allah'ın öfkesinden yarattığı bir asker, Berkuk'u ise haram ve rüşvet yiyen, yetimlerin mallarına el koyup halkın kanını akıtan ve Allah'a isyan eden bir hükümdar olarak tanımlayarak, ''Allah'ın kendisini Berkuk'un üzerine musallat ettiğini'' ifade etmektedir. İfadelerini Kur'ân ayetleriyle de destekleyip ilahi bir meşruiyet sağlayarak Suriye'de yapacaklarını haklı göstermektedir.                                                             MEKTUP     ''De ki: Allah'ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen!

TİMUR BİR YERİ ELE GEÇİRDİĞİNDE NE OLURDU?

Resim
    TİMUR BİR YERİ ELE GEÇİRDİĞİNDE NE OLURDU?    (alıntıdır)  Ordulardan önce casuslar gönderilir, şehrin önüne gelindiğinde ise teslim olmaları istenirdi. Tabii teslim halinde bile şehir ahalisinin ''nal baba'' veya ''mâl-i aman''  denilen sefer masrafları için bir vergi ödemesi gerekirdi. Mücevherat ve değerli eşya alınır, üretim ve zanaatlara ait eşyalara pek dokunulmaz, böylelikle tarım ve zanaata yönelik üretimi sağlayan aletler zarara uğramadan kalır, ekonomik durum çabucak eski canlılığına kavuşurdu. Bu yüzden de örnek vermek gerekirse Şiraz 2 yıl ara ile, Herat 6 ay ara ile 2 kere ''mâl-i aman'' ödeyebilmişlerdi.    Şehir ileri gelenleri ile anlaşmaya varılınca değerli eşyanın kaçırılması ve askerlerin şehre girmelerini önlemek için biri hariç, bütün kapılar kapatılır veya örülür, vergi memurları vergi toplama işine girişirlerdi. Ancak görevliler ile ahali arasında küçük bir olay bazen ayaklanmaya dönüşür, bu ise şehri

BİRAZ DA GÜLELİM

Resim
BİRAZ DA GÜLELİM   Timur filleri ile Akşehir'e giriyor. Başlarında koca kavukları ile, o devrin en büyük alimleri Seyid Şerif Cürcani, Molla Cami, Akşehirliler'in karşısına oturmuş. Timur Akşehirliler'e diyor: ''sizin en büyük âliminiz gelsin. Benim ulemamın soracağı sorulara cevap verirse, kurtuldunuz. Ama veremez ise onun kellesi de sizin kelleleriniz de gidecek, benimkiler cevap veremezse onların kelleleri gidecek.'' diyor. Akşehirliler Nasreddin Hoca'yı gönderiyorlar. Timur'un âlimleri ne sorsalar hepsine Hoca gayet net cevap veriyor. Akşehirliler kurtuluyor. Sıra Hoca'ya geliyor. Kısa, tek bir sorum var diyor.                                                             ''Tunetunnehu                                                             Yeteyetezerzerune                                                             Zırzırıltiyyetun                                                               İnnehu kâl           

EMİR TİMUR 2

Resim
                                                                                                                                             EMİR TİMUR 2   (alıntıdır)   Timur'un fethettiği şehirlerdeki yağma ve tahribatı, kendi zamanında, hatta onun veya çocuklarının emri ile yazılan zafernâmelerde uzun uzun ve övgü ile anlatılır. Bu biraz da bu yazarların Timur'u bu ifadelerle daha da yüceltebileceklerine inanmalarından olsa gerektir. gerçi Memlük ve Osmanlı kaynakları da bu yağma ve tahribatı acı bir dille anlatırlar. Fakat bunlara tamamen inanacak olursak, Timur'dan önce inşa edilmiş olan eserlerin hiçbirisinin daha sonraki devirlere kalmamış olması gerekirdi. Timur'un 1386 yılında Tiflis'e gelip, Gürcüler hakkındaki ifadelerine, savaşı bir cihad hâline getirmesine rağmen, bütün kiliseler bu savaşlar sırasında yok olup gitmiş değildir. Gürcistan ve Ermenistan pek çok deprem, uzun süren Osmanlı-İran savaşlarına rağmen, Ortaçağların Hristiyan sanatının pek ço