TÜRKİYE'DE ATÇILIĞIN TARİHİ GELİŞİMİ

     (alıntıdır)
     Türkler Orta Asya'dan Anadolu'ya yaptıkları göçlerde ve savaşlarda atlardan büyük ölçüde yararlanmışlardır. Oğuz Türklerinin Anadolu'daki zaferlerinde ve Haçlı savaşlarında kazandıkları başarılarda çevik ve kolay sevkedilen atlardan oluşan süvari birliklerinin önemli rolü olmuştur.

     Osmanlıların ordularında da süvari birlikleri önemli bir yer işgal etmiştir. Niğbolu savaşında 40.000 , Mohaç savaşında ise 166.000 süvari bulunduğu belirtilmektedir. 16. yüzyılda Osmanlı ordusundaki süvari miktarı 200.000 'e kadar çıkmıştır. Osmanlıların büyük bir süvari gücüne sahip olduğu dönemlerde Anadolu'da at yetiştiriciliğine çok önem verilmiş bulunmakta idi. Halk elinde de at yetiştiriciliğinin o zaman çok ileri olduğuna dair bir çok belgeler mevcuttur. Ayrıca devlet, kurduğu büyük teşkilatlarla da at yetiştiriciliğini teşvik etmekte idi.

    Modern haraların Avrupa'da henüz bilinmediği 15. ve 16. asırlarda Türkiye'de hara teşkilatına benzeyen ''Hayvanat Ocakları''nın bulunduğu kaydedilmektedir. Edirne, Filibe, Selanik ve Eskişehir çevresinde 19 ocak mevcut idi. Bu ocaklar ordunun ihtiyacı olan at, katır ve deve gibi hayvanatı yetiştirmekte idi. Gerektiğinde bu ocaklarda atların ıslahı için Arap, Acem ve Buğdan atları ile melezlemeler yapılıyordu.

    Osmanlı'da ilk süvari birliklerinin çekirdeklerini ''Akıncılar'' teşkil etmiştir. Akınca adı verilen bu atlı birlik ilk defa Osman Gazi zamanında ''Köse Mihal Bey'' tarafından kurulmuştur. Osmanlı ordusunda diğer bir süvari örgütü ise sipahilerdir. Sipahi örgütü de ilk defa Orhan Gazi zamanında; kardeşi sadrazam şehzade Alaaddin tarafından kurulmuştur.Sipahi örgütünün bir kısmı hükümet merkezinde hazır bulundurulurdu. Bunlara sipahi ocakları adı verilirdi. Diğer bir kısmı da vilayetlerin sipahi kuvvetleri olarak, imparatorluğun tüm vilayetlerine dağılmış halde idi. Bunlara da Tımarlı sipahiler adı verilirdi. Gereksinim duyulduğunda bunlar toplanarak savaşa katılırlardı. tarihi belgelere göre birinci viyana kuşatmasına 170 000 süvari kuvveti katılmıştır.

   Zamanla Osmanlı İmparatorluğunun gerilemesi ile bu süvari örgütü ve buna bağlı olarak da at yetiştiriciliği de gerilemişti. Birinci dünya harbi sıralarında ise en son olarak devlete ait at yetiştirme kurumlarında bulunan atlar ve özellikle damızlık aygırlar ve kısraklar elden çıkarılmıştır.

 

   Cumhuriyet döneminde At yetiştiriciliğine yeniden büyük bir önem verilmeye başlanmıştır. Elde kalan yerli karışık ırkların oluşturduğu at varlığının hem sayısal olarak arttırılması ve hemde ıslah edilmesi zorunlu görülmüştür. Bunun için at yetiştiriciliğine yardımcı olmak için haraların adedi artırılmış ve buralarda yetiştirilen damızlık at miktarı da çoğaltılmıştır. Ayrıca at yetiştiriciliğinde değişik verim yönünde at tipleri üzerinde çalışmalar hızlandırılmıştır. İkinci dünya harbi sonuna kadar; Türk çiftçisinin gereksinim duyduğu kuvvetli bir çekim, iş ve binek atı tipi yanında ordunun da değişik ihtiyaçlarına cevap verebilecek at tipleri de yetiştirilmek istenmiştir. Bu amaçlar için değişik tarihlerde ve değişik haralarda, başta safkan Arap atı olmak üzere; Nonius, Percheron, ve Ardene gibi soğuk kanlı at ırkları dahi denenmiştir. Fakat Arap atı dışında, bu yabancı at ırkları üzerinde yapılan çalışmalar iyi sonuç vermemiş ve özellikle halk tarafından, bu ırklarla elde edilen melez atlar, tutulmamıştır. Bu nedenle de, daha sonra Nonius ve Soğuk kanlı ve soğuk kanlı at ırklarının yetiştirilmesinden vazgeçilmiştir. 

    Daha sonra 1961 yılında yine yabancı bir ırk olan Haflinger atı ithal edilmiş ve bu ırk ile yerli ırkların melezleme çalışmalarına başlanmıştır. Haflinger yetiştiriciliğinden çok olumlu sonuçlar alınmış, gerek saf kan Haflingerler ve gerekse melez Haflingerler ülkemiz şartlarına çok iyi uyum sağlamıştır. Bu ırk ve melezleri çiftçilerimiz tarafından da benimsenmiş ve aranan bir at tipi durumuna gelmişlerdir.

  
(haflinger)

(arap atı)

(ingiliz atı)

     Devletin at yetiştiriciliği alanındaki çalışmaları ve ülkemizdeki yerli at ırklarının ıslah edilmesi yönündeki faaliyetleri, haralarda safkan Arap, safkan Haflinger ve ileri düzeyde melez Haflinger aygırları yetiştirmek ve bu damızlık aygırları, değişik bölgelerdeki aygır depolarına göndererek halk elindeki atları bunlarla melezlemek şeklinde olmaktadır. Bunun yanında sergiler açmak ve at yarışları düzenlemek gibi teşvik edici önlemleri almaktır. Bununla beraber 1950 yılından sonra ülkemizde tarımın makineleşmeye başlaması ve özellikle ordumuzun motorize olması nedeniyle at yetiştiriciliğinde bir duraklama dönemine girilmiştir. Haraların çoğunda ya at yetiştiriciliğine son verilmiş ya da damızlık at kadroları azaltılmıştır. Bugün sadece Karacabey, Çifteler ve Sultansuyu harasında at yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bunlardan Karacabey ve Sultansuyu Haralarında safkan Arap ve Haflinger ırklarının, Çifteler harasında ise sadece safkan Arap ırklarının, yetiştirilmesi yapılmaktadır. Ülkenin dörtbir yanına yayılmış olan ve damızlık aygırları barındıran aygır depolarının sayıları ise azaltılmıştır. 

   Bugün at yetiştiriciliğindeki temel amaç küçük tarım işletmelerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, dayanıklı, küçük cüsseli, kanaatkar at tiplerinin yetiştirilmesidir. Petrol fiyatlarının giderek hızlı bir tempo içinde artması, küçük tarım işletmelerinde traktör kullanmayı ekonomik olmaktan çıkarmıştır. Böyle işletmelerde artık yavaş yavaş at kullanılmaya başlanmıştır. Küçük tarım işletmeleri için en ideal at ırkları Arap ve Haflinger'dir. 

   At ve at yetiştiriciliği Türkiye'de önemini kaybetmeyecek olan bir hayvancılık koludur. Çünkü ülkemizin çoğu yöreleri motorlu araçlarla toprağı işlemeye müsait değildir. Bu yörelerde ve küçük tarım işletmelerinde at, Türk çiftçisinin bir işgücü kaynağı olarak değerini koruyacaktır. Hatta ileride meydana gelebilecek büyük akaryakıt sıkıntıları, Türk tarımında ata daha büyük gereksinim doğuracaktır. Bugün yurdumuzda 600 bin civarında at vardır.

kaynak:PROF. DR. ALİ RIZA AKSOY ÖZEL ZOOTEKNİ(AT YETİŞTİRİCİLİĞİ ) DERS NOTLARI







    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TİMUR'UN MEMLUK SULTANI BERKUK'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP

METE HAN'IN ÇİN'E MEKTUBU

BİRAZ DA GÜLELİM