TİMUR'UN MEMLUK SULTANI BERKUK'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP


TİMUR'UN MEMLUK SULTANI BERKUK'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP

   (alıntıdır)
    Timur dindarlığının ötesinde İslam dinini siyasi amaçları için zekice kullanır ve böylece yapmış olduğu faaliyetler için bir meşruiyet sağlardı. Bunun en güzel örneği yollamış olduğu elçileri öldürten Mısır Sultanı ez-Zahir Berkuk'a 1393-1394 senesinde gönderdiği mektuptur. Bu mektupta Timur kendisini Allah'ın öfkesinden yarattığı bir asker, Berkuk'u ise haram ve rüşvet yiyen, yetimlerin mallarına el koyup halkın kanını akıtan ve Allah'a isyan eden bir hükümdar olarak tanımlayarak, ''Allah'ın kendisini Berkuk'un üzerine musallat ettiğini'' ifade etmektedir. İfadelerini Kur'ân ayetleriyle de destekleyip ilahi bir meşruiyet sağlayarak Suriye'de yapacaklarını haklı göstermektedir.

                                                            MEKTUP 
   ''De ki: Allah'ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak sen ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin''(Zümer Suresi, 46). Bilin ki biz Allah'ın öfkesinden yarattığı askeriyiz, gazabı kendisine helâl olan kimselere musallat ettiği, şakilere acımayan ve ağlayana merhamet etmeyen kimseyiz. Allah bizim kalplerimizden rahmeti çekip almıştır. Vay o kimsenin hâline ki, bizim tarafımızda değildir! Muhakkak ki, biz ülkeleri yok ettik, çocukları yetim bıraktık, yeryüzünde fesat çıkardık, aziz olanı zelil yaptık ve topraklarını zorla ellerinden aldık. Eğer bu yaptıklarımız onu işiten kimseye hayal gibi gelirse, onu anlamakta zorluk çekerse kendisine şöyle de:''Şüphesiz ki, hükümdarlar bir ülkeye girdiklerinde orayı bozarlar, aynı zamanda zelil ederler'' (Neml Suresi, 34). Bu bizim sayımızın fazlalığından, cesaretimizin çokluğundan, hızlı koşan atlarımızdan, delip geçen mızraklarımızdan, parlayan ok uçlarımızdan, yıldırım gibi kılıçlarımızdan, dağlar gibi yüreklerimizden ve kumların sayısı kadar olan askerlerimiz sayesindendir. Bizler kahraman ve efendiyiz, bizim mülkümüze erişilemez ve komşularımıza zarar verilemez. Onurumuz sonsuza dek en üsttedir, bize teslim olan kurtulur, bizimle savaşan pişman ve bizim hakkımızda bilmeden konuşan cahillik etmiş olur. Eğer siz de emirlerimize itaat eder ve şartlarımızı kabul ederseniz bizim lehimize olan sizin de lehinize, bizim aleyhimize olan sizin de aleyhinize olur. Eğer muhalefet ve isyana devam ederseniz sakın kendinizden başkasını kınamayın. Çünkü kaleler bizden yanadır, onların çok güçlü olmaları bizi durduramaz. Şehirlerin var güçleriyle bizimle savaşmaları kendilerine fayda vermez. Bize ettiğiniz beddualar duyulmaz ve onlara cevap verilmez. Allah dualarınıza nasıl cevap versin ki? 

    Çünkü haram yediniz, bütün insanları mahvettiniz, yetimlerin mallarına el koydunuz, idarecilerden rüşvet aldınız ve kendinize ateşi seçtiniz; bu ne kötü bir sonuçtur!Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler, karınlarına sadece ateş koymaktadırlar ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. (Nisa Suresi, 10) 
Tüm bunları yaparak kendiniz için helak kaynaklarını oluşturdunuz. Alimleri katlettiniz ve eşrafın kanını akıttınız. Vallahi bu isyan ve israftan başka bir şey değildir! Siz bununla ateşte ebedi olarak kalacaksınız ve yarın size şöyle denilecektir:''Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan, yoldan çıkmanızdan ötürü bugün, alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.(Ahkaf Suresi 20)
Ey asiler ve düşmanlar kendinizi zillet ve değersizlikle müjdeleyin!Bizi kâfir zannettiniz. Halbuki bize göre siz vallahi hem kefere hem de feceresiniz. 
   
     Her şeye gücü yeten ve her şeyi idare eden Allah, bizi size musallat etti.Sizin aziz olanınız bizim katımızda zelildir. Çokluğunuz  ise bize göre azınlıktır. Çünkü biz doğusu ve batısı ile yeryüzüne sahip olduk ve yeryüzünün tüm gemilerini gasp ettik. Size de gerekeni açıkladık. Perde kalkmadan, harp kıvılcımlarını saçmadan ve yüklerini bırakmadan, her göz sizin için ağlamadan, ayrılık münadisi ''Bunlardan geriye bir şey kaldı mı?'' diye bağırmadan, sizi iyice sarstıktan sonra zafer çığlıklarını size duyurmadan önce cevap vermek için acele edin! ''Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun?'' (Meryem suresi, 98) Eğer size elçi gönderiyorsak size insaf ettiğimizdendir. Önceki elçilerimize yaptığınız gibi bunları da öldürmeyin, yoksa önceki adetlerinize muhalefet ve Allah'a isyan etmiş olursunuz. Elçilere açık tebliğden başka bir sorumluluk yoktur. Size her şeyi açıkladık, cevap vermekte acele edin! Ve's-selâm.


kaynak:ARAP KAYNAKLARINA GÖRE TİMUR VE DİN, MUSA ŞAMİL YÜKSEL, TARİH İNCELEMELERİ DERGİSİ, CİLT 23, SAYI 1, TEMMUZ 2008, 239-258 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

METE HAN'IN ÇİN'E MEKTUBU

BİRAZ DA GÜLELİM